16 Nisan 2015 Perşembe

Rom U&O ultima online rom




Hoş Geldiniz


20 senelik yakinen arkadaşlık grubu olan yönetim kadromuz ile Reckoning Of Martials ismini koyduğumuz sunucumuzun çalışmalarına 2009 yılında başlamıştık. Eski Ultima Online oyuncuları ve sevenleri olarak, bir çok sunucuda oynadık ve oynadığımız sunuculardaki gördüğümüz başarılı çalışmaları örnek aldık, başarılı olmayan değişiklikleri uzaklaştırdık ve tamamen kendimize ait olan yeni sistemlerle destekleyerek Ultima Online'nin hakkettiği değeri alacağı bir sunucu haline getirdik. Keyifle oynamanız için emek verdiğimiz bu sunucuda umarım hep birlikte güzel vakit geçiririz.

1 Nisan 2015 Çarşamba

Yeni bir jade empire mi geliyor?

BioWare geliştiricileri geçtiğimiz gün yaptıkları bir soru cevap'ta, "Yeni bir Jade Empire görebilecek miyiz?" sorusuna "Asla asla demeyin," diyerek kapıyı araladı. Daima bir umut olduğunu belirten yetkililer, Jade Empire'ın muhteşem bir oyun olduğunu ve üzerinde çalışmaktan mutluluk duyacaklarını ama şu an için böyle bir planları olmadığını belirttiler.

İlk çıktığı zamanlarda kritiklerden ve oyunculardan oldukça olumlu yorumlar almış Jade Empire'ı, yeni nesilin gücü ile deneyimlemek gerçekten keyif verici olurdu.


29 Mart 2015 Pazar

Akkuyu Nükleer Enerji Santrali - TÜRKİYE





AKKUYU NÜKLEER -
GÜÇLÜ TÜRKİYE’NİN YENİ ENERJİSİ AKKUYU NÜKLEER
Türkiye, tarihinin en büyük yatırımını gerçekleştiriyor, enerjide dışa bağımlı olmaktan kurtuluyor. Binlerce kişilik istihdam sağlanıyor, ekonomi daha da güçleniyor.
Çevreye dostu olan Akkuyu Nükleer doğal kaynakları da tüketmiyor. Uzman bilgi ve ileri teknoloji ile inşa ediliyor. Atılan her adım Rosatom tecrübesi ile Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı güvencesiyle hayata geçiyor.
Kendi enerjimizi artık kendimiz üretiyoruz…
Bu gurur Türkiye’nin, bu yatırım hepimizin!

Güçlü Türkiye’nin Yeni Enerjisi

Akkuyu Nükleer

www.akkuyu.com
www.gucluturkiyeninyenienerjisi.com

Counter Strike Global offensive incelemesi..


Eski zamanlardan beri oynadığımız CS oyununu farklı bir boyuta taşıyan yeni bir sürüm

Yillarin ötesinden gelen multiplayer oyunculuğunu yeniden tanımlayan efsane counter-strike, yepyeni yüzüyle tekrar karşımıza çıktı.internet cafe'lede sabahlamalarımızın baş aktörü bize yeniden yorgun gözler kazandıracak cinsten.

İlk Half-Life 1998 yılında çıktığında sadece muhteşem oynanışı ve yoğun atmosferiyle değil, birçok özelliğiyle de kısa zamanda büyük bir fenomen haline gelmişti oyun dünyasında. İlk Half-Life’ın oyun motoru, o dönemde yükselen ve her oyuncunun 6 ayda bir bilgisayarının bileşenlerini tazelemesini gerektiren donanım çılgınlığının aksine düşük sistemlerde de çalışabiliyordu. Oyun motorunun hem optimizasyon açısından esnek olması hem iyi grafik vermesi hem de çok çok sağlam oyun mekanikleri sağlaması dolayısıyla bağımsız geliştiriciler içinde çok popüler oldu. Bunun bir sonucu olarak da Minh Le ve Jess Cliffe adlı iki kafadar, Counter-Strike adlı bir Half-Life modu ortaya çıkardı. Kesinlikle ticari amacı olmayan bu girişim multiplayer oyunculuğu sonsuza dek değiştirdiği gibi, profesyonel oyunculuk kavramına da korkunç büyük katkı yaptı. Zaten daha sonra Minh Le, Valve tarafından işe alınmıştı. Counter-Strike’ın büyük başarısı aynı zamanda bağımsız geliştiriciler için de ilham verici bir öykü olmuştu. Aradan geçen senelerde Modern Warfare (MW) ve Battlefield (BF) gibi multiplayer oyunculuğu kökünden değiştiren markalar çıktı ancak bir klasik her zaman klasiktir.

Awp - Dragon Lore

TAKIM OLMADAN ASLA!
Counter-Strike: Global Offensive (CS: GO), bizi zamanında CS’nin başına esir etmiş ne varsa aynen uyguluyor. Son derece heyecanlı oynanış, gerçekçi silahlar ve takım oyunu… Tüm bu bileşenler CS: GO’nun sinir sistemini oluşturuyor. Oyunda çığır açacak bir yenilik olmasa bile yeniden yorumlanan haritalar ve yeni modlar gayet bağımlılık yapıcı. Oyuncular halen CS 1.6 ve Source üzerinden turnuvalar düzenleseler de sanıyoruz ki GO’nun daha çok oyuncuya yayılma politikası, oyunu popüler yapacaktır. Ki bize göre GO, 1.6’ya Source’dan daha yakın bir yorum olmuş. Örneğin, yeni başlayacaklar ya da uzun süredir oynamayanlar direkt olarak olaya Classic Casual moduyla girebilirler. Bu seçenek tam anlamıyla oyuna ve mekaniklere ısınmanızı sağlıyor. Mesela, bu seçenekte FF (Friendly Fire: Ekip arkadaşlarınızın sizin silahlarınızdan zarar görebilmesi) direkt olarak kapalı ve otomatik olarak silah alabiliyorsunuz. Bu seçenek oyuna çok daha çabuk adapte olabilmenizi sağlıyor. Classic moduysa bildiğimiz CS. CS oyunlarında karşılaştığımız iki yeni mod olan Demolution ve Arms Race son derece heyecanlı ve üst düzey maçlar oynanmasını sağlıyor. Arms Race’de rakiplerinizi temizledikçe elinizdeki silah değişiyor ve dolayısıyla her yeni frag, yepyeni bir meydan okuma anlamına geliyor. Her ölüşünüzden sonraysa hemen spawn oluyorsunuz. (Elbette ki spawn’dan sonra 5 saniye boyunca zarar görmediğinizi hatırlatalım. Spawn Camper’lara hayat yok!) Bu modun son frag’indeyse bıçak bıçağa kapışıyor ve müsabakanın sonunda epik bir imza atmaya çalışıyorsunuz. Demolution’daysa kazandığınız her raunt sonunda elinizdeki silah değişiyor ama öldüğünüzde respawn olmuyorsunuz; raunt sonlarını beklemeniz gerekiyor. Bu modun adından da anlayabileceğiniz üzere her rauntta teröristler bomba kurmaya, özel tim de onları engellemeye çalışıyor. Bunun dışında oyunda klasik haritaların elden geçirilmiş olmasını yenilikler arasında sayabiliriz. de_dust, cs_italy gibi klasik haritaları yepyeni grafiklerle görmek gayet iyi. Elbette tüm karakter modelleri, silahlar da elden geçirilmiş. Oynanışa herhangi bir etkisi olmasa da kozmetik olarak oyunun iyi görünmesini sağlamış. Her ne kadar Global Offensive, hem yeni oyuncuları hem de eski oyuncuları memnun etmeye çalışan ve 1.6’ya yakın bir yorum olsa da özellikle Classic modu oldukça zorlaşmış. Classic Casual’da alışkanlık edinmeden direkt oyuna daldığınız zaman siz de fark edeceksiniz ki nişan almak ve özellikle CS’deki başarının altın anahtarı olan headshot atmak 1.6’ya göre daha zor. Açıkçası bunda oyunun vuruş hissinin biraz eksik olmasının da etkisi var. 1.6’da rakibinizin bedenine saplanan her bir kurşunu takır takır hissedebiliyorsunuz ancak GO’da bu his hafiftan kaybolmuş.


Ayrıca ;

Steam sağolsun, eskiden uğraşıp illegal olarak edinmeye çalıştığımız silah boya skinleri burada efsane bir hâl almış.Silahlar aynı , gücü veya işlevi değişmiyor. Fakat görüntüsü inanılmaz renklere ve modellere bürünerek harika bir görüntü sağlıyor.

Favorilerim ; Awp/Ak-47 redline ve Awp Dragon Lore. 

Tipi değişen tek ekipman bıçak'lar.

Belirli ücretler karşılığı marketten alabilir veyahut her oyun sonu küçük ihtimaller ile çeşitli ekipmanlar kazanabilirsiniz.Fakat genelde kötü item atıyor.

Herşey şans.

Bol fraglar..

Buradada benim oyundaki ilk Team kill'imi sizinle paylaşayım iyi seyirler;
(480p de izlemelisiniz)



27 Mart 2015 Cuma

ZTE, Nubia Z9 Max ve Z9 mini modellerini duyurdu.

ZTE'nin Nubia 9 modeli merakla beklenirken, kısa bir süre önce basın toplantısı düzenleyen üretici iki yeni modeli birlikte tanıttı. Tanıtılan modeller 5.5 inç ekran boyutuna sahip Nubia Z9 Max ve 5 inç ekran boyutuna sahip Nubia Z9 Mini oldu.


Öncelikle telefonların tasarımına bakacak olursak Nubia Z7 tasarımının daha da ileri seviyeye taşındığını söyleyebiliriz. Z9 Max ve Z9 Mini modelleri donanım ve ekran boyutu gibi noktalarda farklılaşıyorlar ancak tek bir tasarım diline sahipler. Z9 Max modeli metal çerçeveye sahip iken ufak kardeşi benzer görünümde plastik bir çerçeveye sahip. Ayrıca Z9 mini modelinde arka kapak noktalı ve plastik iken sökülebilir bir yapıda. Z9 Max modelinde ise arka kapak cam ile kaplı ve yekpare yapıdaki telefonun arka kapağı çıkarılamıyor.

Güç ve ses düğmeleri cihazın sağ tarafına konumlandırılması isabetli bir karar gibi görünüyor, özellikle 5.5 inç model için farklı bir noktada bulunması kullanıcılar için zor anlar yaratabilirdi. Nubia logosu yalnızca arka kapakta bulunurken dikey şekilde yerleştirilmiş durumda, ayrıca yine ZTE'de görmeye alışık olduğumuz kapasitif tuşlara yeni modellerin ikisinde de yer veriliyor. İki modelde de kulaklık girişi telefonun üst kısmına konumlandırılırken hoparlör ve Micro USB portu alt kısımda yer alıyor.



Z9 Max modeline daha yakından bakacak olursak akıllı telefon 5.5 inç ekranında Full HD (1080 x 1920) çözünürlük sunabiliyor, inç başına düşen piksel sayısı ise 401. Ekran/kasa oranı %70 seviyesinde olan akıllı telefonun 154.8×76.6×7.9mm boyutlarındaki kasası 165 gram ağırlığa sahip. Z9 Max modeli Snapdragon 810 çipsetinden gücünü alırken sisteme 3 GB bellek ve 16 GB depolama alanı eşlik ediyor. Depolama alanı günümüz amiral gemilerine göre düşük sayılsa da Micro SD kart desteği ile 128 GB'a kadar ekstra depolama alanı ekleme imkanı kullanıcılara sunulmuş.

16MP çözünürlükte arka kamera ile 4K video kayıt desteği de sunulurken ön kısımda 8MP çözünürlükte 80 derece açıya sahip kamera tercih edilmiş. Android 5.0.2 üzerinde çalışan özel arayüzü Nubia UI 2.8 ile birlikte gelen cihaz 2900mAh batarya kapasitesine sahip. Telefonun satış fiyatı 2499 Çin Yuanı olarak açıklanırken bu değer ülkemiz parası ile yaklaşık 1040TL'ye eşit oluyor.



Z9 Mini modeline de yakından göz atmak gerekirse 5 inç ekranda yine Full HD (1080 x 1920) çözünürlüğü bizi karşılıyor. Ekran boyutu Max modeline göre düşük olduğu için inç başına düşen piksel sayısı da 441'e yükselmiş durumda. Ekran/kasa oranında yine %70'lik oran tutturulurken Z9 Mini modelinin kasası 141.3 x 69.8 x 8.2 mm boyutlarında ve 147 gram ağırlığa sahip.


Teknik detaylara baktığımızda ise Snapdragon 615 çipsetine 2 GB sistem belleği ve yine 16 GB depolama alanının eşlik ettiğini görüyoruz. Micro SD desteği ise yine cihazı yalnız bırakmıyor. Arka kamera 16 MP olarak karşımıza çıkıyor ancak 4K kayıt yeteneği Mini modelde yer almıyor, ön tarafta ise yine 8MP selfie kamerası mevcut. İlginç bir şekilde Max modeli gibi 2900 mAh bataryaya sahip Z9 Mini yine Anroid 5.0.2 üzerinde Nubia UI 2.8 arayüzü ile birlikte geliyor. Nubia Z9 Mini satış fiyatı ise 1499 Çin Yuanı olarak belirlenmiş, ülkemiz parası ile yaklaşık 625 TL.

26 Mart 2015 Perşembe

Mobil oyun geliştiricisi Supercell karını ikiye katladı

-

Bir dönemin sürekli yükselen şirketileri Zynga ve Rovio'nun artık kan kaybetmeye başladığı bir dönemde farklı alanları iyi değerlendiren geliştiricilerin karlarını katladığını görüyoruz. Supercell bunlardan birisi.


Clash of Clans ile adını duyuran ve Hay Day ve Boom Beach ile ününü pekiştiren Supercell, geçen yıl Japon devi Softbank tarafından satın alınmıştı. Altın yumurtlayan tavuk misali Supercell gelirlerini katlamaya devam ediyor.


Firmanın yaptığı açıklamaya göre 2014 yılında oyunlardan 1.55 milyar Avro gelir elde edildi. 2013 yılındaki 550 milyon Avroluk tabloya bakıldığında firmanın gelirlerini üçe katlamış durumda. Kar açısından ise firma yaklaşık 500 milyon Avroyu kasasına koydu. 2013 yılında bu rakam 250 milyon Avro civarında idi.


Supercell'i uçuran elbette 2012 yılından bu yana en fazla gelir elde etme rekorunu elinde tutan Clash of Clans oldu. Hay Day ve Boom Beach de sürekli ilk 20 oyun arasında yer alıyor.


Bu yıl 30 milyar dolar büyüklüğe ulaşacağı tahmin edilen mobil oyun pazarında Supercell lider firmalardan birisi olmayı başardı. Firmanın Super Bowl finalinde yayınladığı Liam Neeson'lı reklam da oldukça konuşulmuştu.


Firma 150 çalışana sahip ve sadece yönetebileceği kadar oyun geliştirmeye çalışıyor. Böylece kaynaklarını çok fazla dağıtmıyor ve önemli güncellemelere zaman ayırabiliyor. Firma bu stratejisini sürdürecek.

OCZ yeni Vector 180 SSD serisini ve yenilenmiş Guru yazılımını duyurdu

-

Bir süre önce Toshiba çatısı altına giren ve çalışmalarını bu çatı altında devam ettiren OCZ Storage Solutions, daha rekabetçi olmasını istediği Vector 180 SSD serisini ve yenilenen Guru kontrol yazılımını duyurdu.


OCZ bir önceki seriye baktığımızda Barefoot 3 kontrolcüsünü kullanmaya devam ediyor ancak ilk nesil 19nm Toshiba NAND teknolojisinden gelişmiş A19nm Toshiba NAND teknolojisine geçiş yapıyor. Bu sayede yeni seri performans kaybı olmaksızın daha rekabetçi bir fiyata sahip olacak.


SATA 6 Gbps bağlantısı kullanan seride rastgele okuma hızı 100 000 IOPS, yazma hızı 95 000 IOPS olarak gerçekleşirken, sürekli yazma hızı 530MBps, okuma hızı da 550MBps seviyelerinde konumlanıyor. Seride günlük 50GB dayanıklılık değeri mevcut.


Ayrıca güç kesilmelerine karşı tantalum tabanlı kapasitör kullanan seri PFM+ adını verdiği gelişmiş güç yönetimi ile ürün iade-servis taleplerini de azaltmayı hedefliyor. Seride 120GB/240GB/480GB/960GB depolama seçenekleri bulunacak.


OCZ ayrıca SSD Guru yönetim yazılımını da güncelledi. Güncelleme ile OCZ SSD Toolbox yazılımında olmayan verimlilik kontrolü, arabirim kontrolü, SSD konfigürasyonu ve sistem konfigürasyonu gibi pek çok yeni özelliğin Guru'ya kazandırıldığı belirtiliyor. Ürün 5 yıllık genişletilmiş ShieldPlus garantisi ile gelecek. Seride 90$-500$ arasında değişen fiyatlar mevcut.

BlackBerry son 9 yılın en kötü mali çeyreğini yaşıyor



Yüzde 20 civarındaki payı ile bir dönem akıllı telefon pazarında liderlik kovalayan BlackBerry, pazarın nabzının iyi tutulamaması nedeniyle stratejik hatalar yaptı ve şimdi pazar payı yüzde 1 civarında. Firma eski günlerini mumla ararken daha da karanlık günler önünde olabilir.






Son analizlere göre firmanın yılın ilk çeyreğinde elde edeceği gelirin 790 milyon dolar civarında olacağı tahmin ediliyor. Yıl bazında yüzde 20 düşüşe işaret eden bu rakam 2006 yılından bu yana elde edilen en düşük gelir durumunda.






BlackBerry Passport gibi beğenilen bir model çıkarmasına rağmen firma kar marjını artıracak kadar büyük satışlar yapamıyor. Bu da mobil cihaz bölümünün kendini düze çıkaramamasına neden oluyor.






Uzmanlar yılın ikinci çeyreğinde 400 bin BlackBerry Classic satışı ile bir miktar hareketliliğin olacağını düşünüyor. Ancak firmanın donanım satışına devam etmesinin büyük bir risk haline geldiği yorumları yapılıyor. Bu bakımdan firmanın yazılıma yönelerek daha fazla kar getirecek projeler üzerinde çalışması tavsiye ediliyor.

4 inçlik iPhone iddiaları güçleniyor

Apple'ın geçen yıl radikal bir şekilde iPhone serisinde ekran boyutunu büyütmesi tüketici tarafından da benimsenmiş ve yeni modeller büyük ilgi görmüştü. Ancak 4 inçlik ekran boyutuna ilgi gösterenlerin sayısı azımsanamayacak kadar çok. Apple'ın da bu yönde çalışma yaptığı sık sık gündeme geliyor.


Asya'dan gelen bilgilere göre bu yıl iPhone 6 serisi güncellenirken yanına bir de 4 inçlik yeni bir model daha eklenecek. Güncellenen seri S takısı ile ifade edilirken, yeni model de C takısı alacak. Yani bir önceki yıl yapılan isimlendirme bu yıl da geçerli olacak.


iPhone 6S serisinde işlemci ve RAM tarafında güncelleme yapılacak. Yeni seride Apple A9 yongasetinin kullanılacağı neredeyse kesin gibi. Ayrıca RAM'in de 2GB olacağı tahmin ediliyor. iPhone 6C ise Apple A8 yongaseti ile yoluna devam edecek. Ekran boyutu ve çözünürlüğün iPhone 5 serisinden miras alınacağı belirtiliyor.


Bunun haricinde Gorilla Glass 3 kaplama, NFC, Touch ID sensör, Apple Pay mobil ödeme sistemi iPhone 6C modelinde aynen devam edecek. iPhone 6S serisinde LG Display, Japan Display, Sharp, Foxconn ve Pegatron ana tedarikçiler olacak. iPhone 6C modelinde ise LG Display, Japan Display ve Wistron ana tedarikçiler olarak öne çıkacak.


Bütçe dostu model olarak tanımlansa da Apple'ın pek bütçe dostu olmak istemediğini iPhone 5S/5C modellerinden hatırlıyoruz. Bu yeni 4 inçlik model de muhtemelen 500$-550$ bandında olacaktır.

HTC One E9 görselleri internete sızdırıldı

Bu aralar teknoloji dünyası HTC'nin yeni akıllı telefonları ile bir hayli meşgul durumda. One M9 amiral gemi modelinin piyasaya çıkışı için gün sayılırken, 8 Nisan tarihinde de One M9 Plus etkinliği için geri sayım başladı. Ancak bir de E serisi mevcut.


Geçen yıl plastik kasalı versiyon olarak öne çıkan E serisi bu yıl da devam edecek gibi görünüyor. İnternete sızan çalışır haldeki görseller One E9 modelinin neye benzeyeceği konusunda bazı bilgiler veriyor. Yeni model tasarım ile bu yılın modellerinden ayrılacak.


One E9 modelinin tasarımı daha çok geçen yıl ki modellerin tasarımına benziyor. Modelin plastik kasası net bir şekilde görülebiliyor. Ancak arka kısımda tek bir kamera yuvası var ve yuvarlak. Bu yıl ki modellerde dörtgen kamera yuvası veya Duo Camera olacak. Geçen yıl ki modelde de Duo Camera mevcuttu. Bu bakımdan One E9 modelinin standart 20MP çözünürlüğünde bir kamera taşıyacağı sanılıyor.


İddialara göre One E9 modelinde 5 inçlik Full HD ekran, Snapdragon 805 yongaseti, Android 5.0 işletim sistemi ve Sense 7 arayüzü şeklinde özellikler olacak. İddialara bakarak One E9 modelinin One E8 ve One M9 arasına konumlanacağını söyleyebiliriz.


One E9 modelinin ne zaman ve hangi fiyattan tanıtılacağına dair bir bilgi yok. Ancak en iyi ihtimalle 8 Nisan'daki etkinlikte görücüye çıkabilir ve sonrasında Asya pazarına satışa sunulabilir.

Bükülebilir ekranli samsunglar gelecek yil bizimle


Bükülebilir yapıdaki akıllı telefonlar mobil dünyanın en hayallerinden birisi olmuştur. Samsung ve LG sabit eğimli akıllı telefonlarla bu hayallere ulaşmanın mümkün olabileceğini gösterdi. Gerçekten bükülebilir yapıdaki cihazlar için gelecek yıl işaret ediliyor.


Samsung gelecek yıl itibariyle bükülebilir akıllı telefonların ticari olarak boy göstermeye başlayacağına inanıyor. Bunun için bükülebilir ekranlar geliştiren bir tesisinde Ar-Ge çalışmalarına hız verildi. Şu anda kavisli ve bükülebilir ekranlar başarı ile geliştirilmiş durumda. Katlanabilir ve rulolanabilir ekranlar ise plan aşamasında.


Bükülebilir cihazlar gerçekten hayata geçebilecek mi yoksa bir hayalden mi ibaret kalacak bunu zamanla göreceğiz. Ancak bükülebilir olması için cihazın sadece ekran değil işlemci ve anakart gibi tüm bileşenlerinin bükülebilir olması gerekiyor. LG hali hazırda ekran ve bataryayı bükülebilir hale getirdi. Diğer bileşenlerin aynı kıvama gelmesi için ise biraz zaman gerekiyor. Firma 2018-2019 gibi bunu başaracağını düşünüyor.


Belki bileşenleri bir kısma toplayarak diğer kısmı bükülebilir yapıda tasarlamak bir anlamda bu cihazlar için bir başlangıç adımı sayılabilir. Ancak bu kez de tüketici bunu ne için kullanacak sorusu gündeme gelecek. Kaynak; www.donanimhaber.com

World of warcraf incelemesi


Detaylı İnceleme:

Bilgisayar oyunlarının genel amacının; insanı tek başınayken dahi eğlendirebilmek üzerine kurulu olduğu hepimiz tarafından bilinir. Bu “tek başına” kavramı ileri seviyelere ulaştığında özellikle ailelerin kafalarında soru işaretleri oluşturur. Hatta bilgisayar oyunları ile fazla haşır neşir olanların, sosyal hayattan yavaş yavaş ellerini ayaklarını çektiklerini düşünen anne-babalar harekete geçer, çocukları ile daha fazla birlikte olabilmek için olur olmaz planlar kurar. Çocuklarının daha sosyal olmasını isteyen bu ebeveyn sınıfı, çocuğuna daha az bilgisayar oynamasını sağlayacak yasaklar koyar. Sıra çocuğu ile daha fazla birlikte olmaya gelmiştir. En basitinden bir hatta hafta sonu pikniği düzenlenir ve çocuk ile daha fazla birlikte olunacak ortam yaratılır. Peki ya oyunun son aşamasına kadar gelip, basit bir piknik uğruna yarı yolda bıraktığı ve canından çok sevdiği karakterini aklından çıkaramayan o zavallı genç piknikten zevk alır mı sanırsınız?




Tek kişilik oyunları bir kenara bırakıp, Internet bağlantısı ile oynanan ve dünya üzerinden sayısız insanın bir araya geldiği yapımlar söz konusu oldu mu iş, içinden çıkılmaz bir hal alır. Çocuklarının asosyal olduğundan artık iyice emin olan anne-baba ne yapacaklarını düşünürken, çocuğun ise artık kendini savunacağı önemli bir koz vardır: “Ben tek başıma değilim ki. Bu oyundaki herkes gerçek insan!”. Ebeveynler açısından düşünüldüğünde, çocuğun Internet üzerinden de olsa farklı insanlarla tanışıyor olması, İngilizce bilgisini ilerletiyor olması ve dolaylı da olsa sosyal ortama kalıyor olması bir nebze de olsa rahatlatıcı olur. Fakat bu sefer işin farklı bir yönü ortaya çıkar. Online oynanan oyunlar diğer tek kişilik oyunlar gibi kısa süreli değil, uzun solukludur. Dolayısıyla çocuğun tüm boş vakitlerini hatta feragat ettiği uyku saatlerini de ele geçiren oyun süresi yeni bir endişe kapısı açar. Anne-baba odasından uzun süredir çıkmayan çocukları için endişe duymaya başlarlar ve annenin acıklı feryatları koridorları inletir: “Çocuğumuz gitti elden bey!”…




Devasa online oyun nedir?




World of Warcraft (WoW) oyununa başlama

dan evvel, türün temellerini iyi anlamak gerek. MMORPG, yani Massive Multiplayer Online Role Playing Game; dünya üzerinde sayısız oyuncunun bir araya geldiği, kendilerine özgü ırkları, sınıfları ve kabiliyetleri ile beraberce görevler yaptıkları, kendilerine belirli meslekler seçip zanaatkârlık yaptıkları, kısacası bilgisayar üzerinde yaratılmış alternatif bir dünyada yaşadıkları bir oyun türüdür.





Bahsini ettiğim bu oyun türüne örneklerin çıkması pek sanıldığı kadar kolay değil. Çünkü sayısız oyuncunun bir araya geldiği bu ortamların ayakta kalabilmesi için, güçlü oyun sunucularının var olması ve bunların bakımlarının da düzenli olarak yapılması gerekmektedir. Sözünü ettiğimiz bu durum herkesin başından kalkamayacağı bir zorunluluk olduğundan pek çok yapımcı bu tip bir maceraya girmekten çekinir. MMORPG oyun yapımcıları kullanıcılarından belirli aralıklarla para talep eder ve üyelik sistemi ile çalışırlar. Tabii insanlar düzenli olarak para verecekleri bu oyuna, daha doğrusu yapımcıya güvenmeli, hem oyunun uzun süre oynanabilir yapıda olduğunu düşünmeli, hem de problem yaşamayacağından emin olmalıdırlar.




2001 senesinde duyurulduğundan beri merakla ve sabırsızlıkla beklenen WoW, yapımcısının Blizzard olmasından dolayı pek çok insan tarafından gözü kapalı alınmaya hazır bir yapımdı. “Blizzard’dan babam çıksa yerim!” atasözünü dillere dolayan, yaptıkları her oyun ile dünya’yı sarsan, Diablo, Starcraft ve Warcraft’ı oyun dünyamıza kazandıran bu saygı duyulacak yapımcı şirket kendine öyle ün, şan ve şeref kazandırdı ki; ek paket bile yayınlasalar satış rekorları kırmaktan ve ödüllere boğulmaktan kendilerini alamadılar. Daha evvel hiçbir deneyimleri olmadığı MMORPG dalına girmeye aday olduklarını açıkladıklarında, herkes Blizzard’a şüphe ile baktı. Aslında bu şüphe Blizzard’ın işin altından kalkamaması değil, tıpkı Diablo’da olduğu gibi RPG sistemini en aza indirip karşına çıkanı öldür mantığını fazlasıyla benimseyerek MMORPG’nin asıl mantığı olan rol yapma kısmını göz ardı edebileceği konusundaydı.

Sonuç ise tam beklenildiği gibi oldu. Blizzard yine yapacağını yapmış, vadettiklerini aynen hayata geçirmiş, diğer tüm MMORPG’lerde olduğu gibi insanları gerçek hayattan soyutlayacak bir oyunu piyasaya sürmüştü. WoW fırtınası öncelikle Amerika’yı vurdu ve pek çok insan Azeroth topraklarını arşınlamaya başladı. Şimdi ise sıra bizde…

Dikkat! Install etmekte olduğunuz bu oyun, hayatınızın geri kalan kısmını esir alacaktır.




WoW’a başlamadan evvel bilmemiz gereken önemli ayrıntılar var. Birincisi; bu oyun sadece Internet üzerinden oynanıyor ve 56k’lık dial-up bağlantısı yeterli olsa da ülkemizdeki fiyatlar göz önüne alındığında mutlaka geniş bantlı Internet bağlantısına ihtiyaç duyuyor. İkincisi; oyunun aylık ödeme sistemine ihtiyaç duyması. Yani oyunu orijinal olarak almanızın yanı sıra bir de düzenli olarak ödemeniz gereken üyelik ücreti var. Bu ücreti Kredi Kartı ile ödemeniz gerekiyor.

Orijinal oyunun fiyatı: 85 YTL

Bağlantı ücretleri:

1 Aylık: 14,99 $
3 Aylık: 41,97 $ (13.99x3)
6 Aylık: 77,94 $ (12.99x6)





Üçüncüsü ve belki de en önemlisi; oyunun tahmininizden çok daha fazla zaman ayırmanızı gerektirmesi. Özellikle yeni başlayanlar için ilk bir hafta tam anlamıyla uykusuz gecelerin habercisi olacaktır. Öğrenme devresinde hep daha fazla oynama isteği yemekten, uykudan, işten ve okuldan fedakarlık göstermenize neden olabilir. Bu yüzden WoW’u ÖSS’ye hazırlanan, üniversitede kritik durumda olan, hasta, yaşlı, hamile ve kalp hastalarının en azından kendi istikballerini garantiye alana kadar oynamaması gerekiyor.




Şaka bir yana MORPG oynamanın belli bir sistematiği var. Yani insan kendine nasıl belirli saatlerden oluşan günlük ders programı hazırlıyorsa; WoW oynarken de böyle bir program hazırlamanız gerek. İşinize veya okunuza gider, eve geldiğinizde yemeğinizi yedikten sonra çayınızı kahvenizi alır ve kaldığınız yerden oyununuza devam edersiniz. Sonuçta bu çok uzun soluklu bir oyun. Kısa sürede önemli işler yapmanız kimse tarafından beklenmiyor. Maksat tadını çıkararak ve tanışacağınız arkadaşlarınızla bir arada olmanın keyfini uzunca bir süre yaşamak.



Sonu olmayan yolda ilk adımlarımızı atalım




4 CD’den oluşan oyunumuzun kurulumundan hemen sonra hesap yaratmamız gerekiyor. Otomatik olarak Internet üzerinden bağlanacağımız Blizzard Avrupa sitesinde gerekli bilgileri doldurup, Kredi Kartı bilgilerimizi girdikten sonra hesabımızı aktive ediyoruz. Sıra oyunumuza girmeye geliyor. WoW simgesine çift tıkladıktan sonra Blizzard’ın o meşhur intro’larından birini daha izliyoruz. Yine oyun videoları konusunda ders verilecek nitelikteki intro’nun yaşattığı hırsla hemen oyuna girmek istiyoruz, ama önümüzde verilmesi gereken önemli kararlar var. Oyunumuzun ana menüsü inanılmaz derecede sade. Karşımızda sadece login ekranı duruyor. Hesap bilgilerimizi girdikten sonra katılmak istediğimiz realm’ı seçiyoruz. Her realm üzerindeki oyuncular farklı. Bu yüzden eğer belli bir arkadaş grubunuzla oyunu oynamak istiyorsanız birbirinizi bulabilmeniz için aynı realm’da olmanız gerek. (Küçük bir not: Türk oyuncuların büyük kısmı Burning Legion realm’ında bulunuyor.)

Realm seçimizi yaptıktan sonra oyunun en önemli kararını veriyoruz; karakterimiz. Oyundaki karakterimizi yaratırken ilk olarak taraf seçmemiz gerekli. Alliance ve Horde isimleri ile ayrılan bu iki tarafın da kendi içinde sahip olduğu ırklar var. Yine her bir ırk kendine has sınıflara sahip. Her ırkın detaylı açıklamasını yazının ileriki sayfalarında anlatacağımızdan şimdilik kısa kısa geçeceğiz. Irkların seçebileceği sınıfları aşağıdaki tabloda bulabilirsiniz.
Alliance
Horde
HumanDwarfGnomeNight ElfOrcTrollTaurenUndead
DruidXX
MageXXXX
HunterXXXXX
PaladinXX
PriestXXXXX
RougeXXXXXXX
ShamanXX
WarlockXXXXX
WarriorXXXXXXXX

İşaretli olan sınıflar seçilebilir anlamına gelmektedir.



Savaşçılık yolunda ilerlemek

Karakterimizi yarattıktan sonra sonu olmayan bir maceraya ilk adımımızı atmış oluyoruz. Yarattığımız karakterin ırkına bağlı olarak başlama noktamız değişiyor. Sözgelimi cüceler Dwarf Ironforce’da oyuna başlarken, Orclar Orgrimmar’da oyuna başlıyorlar. Eğer daha evvel MMORPG deneyiminiz olduysa çevreye ve ilk görevlere kolayca alışacak 3. boyutun verdiği özgürlüğü en başta yadırgarken daha sonra kolaylığını keşfedeceksiniz. Arabirimi biraz incelersek; alt bölümde 10 adet slot görüyoruz. Bunları kısa yol tuşları olarak düşünebiliriz. Bu slotlar sayesinde bir diğer silahımıza tek tuşla geçebilir, birkaç büyüyü arka arkaya seri bir biçimde yapabiliriz. Hemen slotların yanındaki ok tuşları ile de bir diğer slot kombinasyonuna geçebiliyoruz. Bunun avantajını kısaca anlatayım. Diyelim ki savaşçı bir karakteriniz var. Ana slot grubunuzda defansif ve hücum büyülerini diziyorsunuz. Savaş sırasında hem dövüşüyor hem de bu kısa yol tuşları ile büyü yapıyorsunuz. Sıra köye dönüp mesleki işlerimizi yapmaya gelince, diğer slot grubuna geçip, hiç vakit kaybetmeden işlerinizi görebiliyorsunuz.




Arabirimde bulunan diğer diğer bölümler ile chat ekranını takip edebiliyor, diğer oyuncularla The Sims oyunlarında olduğu gibi çeşitli etkileşimlere girebiliyoruz. (Öpücük yollamak, dans etmek ya da el hareketi yapmak gibi). Karakterimize ait olan arabirim seçenekleri ile tüm kabiliyet dağılımlarını, mesleki becerilerimizi kolayca takip ediyoruz. Ayrıca sağ alt köşedeki slotlar sayesinde, sırt çantamızın haricinde parayla satın alacağımız ya da yolda bulacağımız ekstra sırt çantalarından 4 adet koyabiliyoruz.




Savaş sistemine geçilince ise oldukça basit oluşu hemen göze çarpıyor. Savaş sistemini bildiğimiz MMORPG oyunları ile 3. kişi görünüşlü aksiyon oyunlarının başarılı bir karışımı olarak değerlendirebiliriz. Eğer karakterimiz yakın dövüş savaşçısı ise; yolda gördüğümüz düşmana sağ klikleyip savaş konumuna geçiyoruz. Ardından ya düşmanın gelmesini bekliyoruz ya da biz yanına gidip dövüşmeye başlıyoruz. Yakın dövüşte bilmemiz gereken en önemli unsur yüzümüzün sürekli düşmana dönük olması. Aksi halde vuruşlarımız boşa gidiyor. Uzak mesafede ise böyle bir durum söz konusu değil. Nişan alıp ateş etmek yeterli. Sonuç olarak WoW’un savaş sistemi oldukça başarılı ve kullanımı son derece kolay.




Ben var level atlamak istemek




MMORPG’ye ilk başlayanlar için ise genel bir tutorial modu mevcut. Arabirimdeki tuşların nasıl kullanılacağını ve insanlarla nasıl dialoğa girileceğini gösteren bu minik ipuçları ile hemen çevredeki NPC’leri (Bilgisayar tarafından kontrol edilen, görev veya alışveriş için konuşmanız gereken karakterler) inceliyoruz. Henüz çok çömez bir savaşçı olduğumuzdan karşılaşacağımız ilk yaratıklar dahi bizi sarsabiliyor. Hatta birden fazla yaratık tarafından sarılmamız halinde hemen ölebiliriz. Bu yüzden ilk yapmamız gereken NPC’lerin bize vereceği basit görevleri yerine getirmek ve bir an evvel üst level’lara tırmanmaya çalışmak.




Oynadıkça sizinde fark edeceğiniz gibi karşınıza çıkan yaratıkları öldürmekten değil de NPC’ler arası yapılan görevlerde daha fazla deneyim puanı (experience) kazanıyoruz. Mesela oyunun başında 20 ila 30 arası experience veren yaratıklar arasında dolaşırken yapacağımız basit bir görev ile 750 experience puanı birden alabiliyoruz. Öyle ki bir iki görev ile hemen 2 level birden atladığımız oluyor. Tabii ki bu söylediklerim oyunun en başı için geçerli. 10. level ve üstü olduğumuz zaman, level atlamak bir iki görev yerine getirmekle olmuyor. En az 5-6 görev yerine getirmeli (bir görevin süresi 15 dakika sürerken, başka bir görevin süresi saatleri bulabiliyor) ayrıca yolunuza çıkan yaratıkları da kesmelisiniz. Kısacası genel olarak oyunun gidişatı daha çok görevleri yerine getirmek üzerine kurulu. Karşınıza çıkan düşmanları öldürürken kazandığınız experience’lar da çerez niyetine oluyor.




Görev sisteminin işleyişi ise gayet basit. Yeni bir mekana geldiğinizde ya da oyuna yeni başladığınızda kafalarında sarı ünlem işareti olan karakterler göreceksiniz. Bu karakterler bize görev vermek için bekliyorlar. Yanlarına gidip konuşarak görevi alıyoruz ve günlüğümüze yapacaklarımız yazılıyor. Yazının içinde ayrıca gitmemiz gereken yeri ve bulmamız gereken insanı öğreniyoruz. Örneğin yapmamız gereken görev belli bir yaratıktan 10 tane öldürmek ise; her öldürüşümüzde ekranda sayı belirtiliyor ve tamamlandığında görevi aldığımız kişiye geri gitmemiz gerekiyor. NPC’ye vardığımızda kafasında soru işareti bulunuyor. Bunun anlamı görevi tamamlamak için bir kez konuşmamız gerektiği. Konuşunca görev tamamlanıyor ve experience alıyoruz. Bazen birbiri ile kombine işleyen görevler zincirleri yakalayabiliyoruz ve aynı kişiler arasında mekik dokuyoruz. Sıkıcı gibi gözükse de aynı anda pek çok görev alan insanlar için kafalarında tasarlayacakları minik bir iş haritası ile hiç düşmanlarla uğraşmadan kolayca level atlamak için ideal görevler oluyor bunlar.


Level atladım da ne oldu




Her RPG oyununda oladuğu gibi WoW’da da level atladıkça, kabiliyet puanlarının dağılımı ve karakterin güçlenmesi söz konusu. Karakterimiz level atladığında Attributes öğelerine (Savaşçının doğal güçlerine) otomatik olarak dağıtım yapılıyor. Yani Strength (Fiziksel güç), Agility (Zırh reytingi), Stamina (Vuruş hızınız), Intellect (mananızın kapasitesi) ve Spirit (mana ve sağlığın yeniden dolma oranı) öğelerine otomatik olarak artı puan kazanıyoruz. Bu öğelere bizzat müdahale edemememiz bizi biraz kısıtlanmış hale sokuyor, ama fazla detaya inilmemesi açısından iyi denilebilir.




Karakterimize bizzat müdahale ettiğimiz nokta ise 10. level’dan itibaren aktif olan Talent (kabiliyet) seçeneği. Bu seçenek sayesinde karakterinizin ırkına ve sınıfına bağlı olarak belirli seçenek ağacı sunuluyor. Her level atlayışınızda bu ağaç üzerinden belirli kabiliyetleri büyüleri seçiyor ve karakterinizin yapısını belirliyorsunuz. Kabiliyet listesinin ağaç şeklinde oluşunun bir mantığı ise aşağıdaki yeteği açabilmek için daha evvelden bir üstteki yeteneğin aktif olması gerekliliği. Böylece iyi düşünüp, puanlama dağıtımı yaparken bir sonraki adımı planlamak gerekiyor.




Ekmeğini taştan çıkarmak




Tüm MMORPG oyunlarında olduğu gibi WoW’da da para kazanmanın ve dolayısıyla mesleklerin yeri büyük. WoW Dünyasında copper, silver ve gold (bakır, gümüş ve altın) madeni paralarını kullanıyor. En çok karşılaştığımız bakır para’nın 100 tanesi bir gümüş, 100 gümüş ise 1 altın ediyor. Para kazanma işini sadece yaratıklardan çıkanlarla toplamaya çalışırsak oldukça iyimser düşünmüş oluruz. Para kazanmanın en iyi yolu mesleklerden geçiyor. Meslekler ise birincil ve ikincil olarak iki bölüme ayrılmış durumda. Yazının ilerleyen kısımlarında mesleklere daha detaylı değineceğiz, ama kısaca üstünden geçelim:
Birincil Meslekler:İkincil Meslekler:
  Toplama:  Mining (Madencilik)
  Skinning (Dericilik)
  Herbalism (Otacılık)
  Fishing (Balık tutma)
  İşleme:  Alchemy (Simyacılık)
  Blacksmithing (Demircilik)
  Engineering (Mühendislik)
  Leatherworking (Deri işleme)
  Tailoring (Terzilik)
  Cooking (Yemek yapma)
  Sunma:  Enchanting (Büyücülük)  First Aid (İlk yardım)


Mesleki seçimde dikkat edilmesi gereken nokta hiç şüphe yok ki karakterinize en uygun olanını belirlemek. Sözgelimi bir paladin yönetiyorsanız; mining ile maden toplayıp blacksmith ile bunları işlerseniz ve bu meslekte kendinizi iyice geliştirirseniz; sonunda oldukça değerli zırhlar, silahlar üretebilirsiniz. Bunları kendiniz kullanabileceğiniz gibi iyi fiyatlara satabilirsiniz de. Aynı durum diğer meslekler için de geçerli. Zaten her meslekte önce toplanması gerekenler ve sonra da işlenmesi gerekenler belirleniyor. Sizde istediğiniz birini seçiyorsunuz.




Meslek alımının kuralı, her MMORPG oyununda olduğu gibi işin eli olan NPC’leri bulmaktan geçiyor. Öncelikle bu NPC ile konuşup mesleği icra etmeye başlıyoruz. En başta elimizde bir iki çeşit reçete oluyor ve bunları yaparak mesleki becerimizi arttırıyoruz. Belli bir seviyenin üzerine çıktığımız zaman ve gerekli olan level seviyesine de ulaştığımız zaman yine aynı eğitimciye gidip bir üst kademe eğitimi alıyoruz. Böylece daha iyi reçeteler alabiliyor ve daha iyi ürünler elde edebiliyoruz. Biz daha iyi ürünler yarattıkça karşılığında alacağımız para da artıyor.






Karükatürize edilmiş fantazi dünyası




WoW sadece devasa oyun yapısı ile değil, görsel ve işitsel öğeleri ile de alkışı hak eden bir yapım. Kontrolü ilk elinize aldığımız andan itibaren rengarenk çevre dizaynı ve Warcraft III’te dikkatimizi çeken WoW’da da aynen kullanılan karikatürize çizim tekniği göze son derece hoş duruyor. Bol ve canlı renklerden oluşan ormanlık alanlar, çiçekler, böcekler, kuşlar ile yaşayan bir yer haline dönüştürülmüş. Şelaleler, dağlar, tepeler, ovalar ile mükemmel dizayn edilmiş dünya haritasında yüksek tepelere oturup, uzun süre çevrede olanı biteni izleyen insanlara rastlamak mümkün. İşin en iyi yanı ise haritalarda ne kadar ilerlerseniz ilerleyin, ne kadar uzak noktalara seyahat ederseniz edin hiçbir zaman oyunun yükleme yapmaması. Kullanılan bu teknik oyunu sıkılmadan oynamak için birebir. İşin güzel yanı ileri level seviyelerine ulaştığınız zaman uzun mesafeleri kat etmek için kuşlar kiralayabiliyorsunuz. Hem kısa zamanda gideceğiniz yere varıyorsunuz hem de yolculuk esnasında WoW dünyasını kuşbakışı görüyor, deyim yerinde ise mest oluyorsunuz. En çok göze çarpan ayrıntı ise, zeminlerin parlamaları ve büyülerin efektleri oluyor. Her biri göze oldukça hoş görünüyor ve sistemi zorlamıyor.




WoW’a grafik açısından hiçbir olumsuz söz söylemek mümkün değil. Günümüz FPS’leri ile WoW’u kıyaslamaya kalkarsak mutlaka biraz geride kaldığını görebiliriz, ama unutmamak gerekir ki; bu bir online oyun. Düşük bağlantılı kullanıcılarda gecikme olmaması için mümkün olduğunca az veri ile çalışan bir sisteme sahip.




Oyunun seslerini ve müziklerini tarif etmek imkânsız. Hemen her bölgenin kendine has müziği, her karakterin kendine has sesi ve her büyünün farklı ses efekti var. Karlı alanlarda yürürkenki, çimlerde koşarkenki sesleri gözünüz kapalı dinlerseniz çevrenin akustiği ile birlikte kendinizi bizzat o ortamda hissediyorsunuz. Ortama uygun müzikler ise gerçekten çok başarılı.




World of Warcraft’ı oynayabilmek için geniş bantlı Internet bağlantısına ve ortalamanın üzerinde bir sisteme ihtiyaç var. En düşük sistem gereksinimi Pentium III 800 MHz işlemci, 256MB RAM ve 32MB ekran kartı olarak belirtiliyor. Ancak oyunu adam akıllı oynayabilmek için 1.8 GHz işlemci, 512 MB RAM ve Nvidia FX veya Radeon sınıfı bir ekran kartına ihtiyaç var. Düşük sistemli kullanıcılar, kalabalık olmayan saatlerde oynarken herhangi bir problem yaşamıyor, ama biraz daha kalabalık ortamlara, özellikle de rağbet gören şehirlere girdiğimizde ciddi yavaşlamalar yaşayabiliyoruz.




Oynama süremiz içinde ciddi bir hata ile karşılaşmadık. Hatta oyunun içinde bulunan buglar’da önemsenmeyecek kadar ufak şeyler. Mesela bir maden işinde karakterinizin animasyonu sabit kalıp bir süre kıpırdamadan havada süzülebiliyorsunuz. Uzun mesafeleri kat ettiğiniz kuşlar ile kimi zaman suyun içine girme gibi hatalar söz konusu. Fakat dediğimiz gibi bunlar pek fazla önemsenmeyecek ve ilk bir iki yama ile düzeltilecek sorunlar.




Nihai sonuç




“Kaliteli oyun”un diğer adı Blizzard, yine her zaman olduğu gibi kalitesinden ödün vermeden ve kendinden beklenenin tam karşılığı olan bir yapım sundu oyunseverlere. Özellikle yeni başlayan oyuncular için kolay anlaşılabilir oyun yapısı ile tüm MMORPG oyunlarından kendilerince çıkardıkları artıları eksileri bir araya getirip müthiş bir iş başarmışlar. Aslında oyun dünyasına, özellikle de MMORPG dünyasına eklenmiş çok önemli, devrimsel yenilikler yok, ama atmosferik açıdan mükemmel bir oyun WoW. Başlayanın bırakamadığı, gece yatarken insana “Acaba Stormwind’dakiler şu anda ne yapıyor?” dedirten bir oyun.




World of Warcraft, uzun süredir açlığını çektiğimiz kaliteli MMORPG’lerin en başarılı örneklerinden biri. MMORPG olmasından dolayı ne kadar anlatılsa bitecek gibi değil. WoW oynarken hergün yeni birşey öğrenecek, yeni şeyler keşfedeceksiniz. Gerek atmosferi, gerekse geçtiği toprakların Warcraft dünyasını yaşatıyor olmasından dolayı oldukça ilgi topladığı açık. Piyasaya çıktığı günde kapışılan ve bir solukta şehirleri maceraperestlerle dolan oyunu sadece MMORPG sevenlere değil, bu türe başlamak isteyen, ama kapsamlı olmasından korkan herkese kesinlikle tavsiye ediyorum.



Irklar;


Oyunda bahsi geçen birçok ırk bulunmaktadır. Ancak bu ırklardan 13 tanesi oynanabilir durumdadır.
Alliance[değiştir | kaynağı değiştir]


Human: Birinci Savaş'ta Orc istilasına karşı koyan insanlar, İkinci Savaş esnasında da Azeroth'u yeniden kurtarmak için dost ırklarla beraber Alliance birliğini oluşturmuştur. Scourge saldırısından sonra yıkılan Lordaeron krallığından sonra Stormwind şehrini yeniden kuran insanlar, Eastern Kingdoms kıtasının güneyinde hakimiyetlerini sürdürmektedir ve Kutsal Işığın yardımıyla Horde ve Scoruge 'le savaşlarına devam etmektedir.


Night Elf: Azeroth'un ilk ırklarından olan Night Elfler (kendi dillerinde Kal'dorei yani Yıldızların Çocukları), Üçüncü Savaşta Burning Legion'a karşı büyük bir savaş vermişlerdir ancak bunun bedeli olarak vatanlarından olmuşlardır. Uzun yıllar boyunca Hyjal Dağları'nda inzivaya çekilmiş ırk yeniden uyanmıştır ve Alliance tarafında Azeroth'a barış getirmek için uğraşmaktadır. Night Elflerin karanlık derileri ve uzun kulakları tipik özellikleridir. Doğa ile ilgilenmektedirler ve Druidizm ile uğraşmışlardır. Ayrıca öldüklerinde wisp olarak daha hızlı hareket edebilen tek ırktır.


Dwarf: Titanların çocukları olarak taştan yaratılan cüceler, uzun yıllar boyunca yeryüzüne çıkmadan Azeroth'u şekillendirmeye uğraşmıştır. Ancak Birinci Savaş sırasında Sonsuzluk Kuyusu'nun yıkılması onları da derinden etkilemiş ve artık yavaş yavaş özelliklerini kaybetmeye ve taştan olan derileri yumuşamaya başlamıştır. Şu an ise Khaz Modan ve Ironforge'da hüküm süren cüceler, insanların yanında Alliance birliğine dahildir. Tarihi eser eşyaları ve hazineleri bulmada gelişmişlerdir.


Gnome: Azeroth'ta bilinen en kısa boylu ırk olan gnomelar buna rağmen mühendislik zekasıyla çok güçlü haldedir. Yakın akrabaları cücelerle sıkı ilişkiler içerisindedirler bu nedenle Alliance birliğinde yer alırlar. Her ne var ki İkinci Savaş esnasında Alliance'a gerekli yardımı yapamamışlardır çünkü onların teknokentleri Gnomeregan derinliklerden gelen yaratıklarla istila edilmiştir ırkın büyük bir kısmı yokolmuş, geriye kalan küçük bir kısmı ise şu an cücelerle aynı kenti paylaşmaktadır.


Draenei: The Burning Crusade saü, Büyük Yıkım ile parçalanmış Draenor gezegeninin yerlilerinden başkası değillerdir. Kuzey Kalimdor'da bir gün büyük bir patlama olmuştur. Burning Legion istilasından kaçan Exodar gemisi, Azuremyst adalarına çakılmıştır. Alliance birliğinin gücünden etkilenen Draeneilar kendi geleceklerini oluşturmaktadır.


Worgen: Cataclysm genişleme paketi ile gelen bu yeni ırk, kurtadam görüntüsü ile öne çıkmaktadır. İlk olarak Üçüncü Savaşta ortaya çıkan Kurt adamlar, Scourge'u yenmek için uğraşmışlardır ancak nasılsa onların laneti Gilneas şehri insanlarının üzerine çökmüştür. Bunun üzerine Gilneas, Scourge yaygınından kurtulmak için kapılarını kapatmış ve saklanmışlardır. Uzun yıllar kapalı kapılar ardında kalan Kurt adamlar, Alliance tarafından yeniden ortaya çıkmışlardır.
Horde[değiştir | kaynağı değiştir]


Orc: Aslen Draenor gezegeninde yaşamaktaydılar. Burning Legion saldırısına sebep olan Kara Geçitin açılmasıyla Azeroth'a gelerek insanlarlara kıyasıya savaşmışlardır. Ancak bir kısmı Burning Legion saldırılarına karşı çıkarak kendi geleceklerini oluşturmuşlardır. Şu anda Vol'jin tarafından yönetilen Orclar, Doğu Kalimdor'da hayatlarını sürdürmektedir.


Tauren: Azeroth'un ilk ırklarından olan Taurenler, doğanın dengesini korumak için uzun yıllar uğraşmışlardır. Kuvvetli yapılarına rağmen barış içinde yaşayan ırk, Üçüncü Savaş sırasında Orclarla beraber Burning Legion'a karşı saldırmışlardır. Ayrıca Night Elfler ile de ilişki içerisinde olan ırktır.


Darkspear Troll: Oyun dünyasında birçok Troll kabilesi bulunmaktadır ancak oynanabilir olan Darkspear Trolleri, Murloc istilalarından kaçarak, Thrall tarafından kurtarılmıştır. Şu an Orclarla aynı şehri, Orgrimmar'ı paylaşan Troller, Horde tarafında hayatlarını sürdürmektedir.


Undead: Lich King'in esaretinden kurtulan bu ırk, şu an eski bir elf olan Sylvanas Windrunner liderliğinde Forsaken birliğini kurmuşlardır ve hem yaşayanlara hem de Scourge'a karşı meydan okumaktadırlar. Şu an Lordaeron'un yıkılmış şehrinin altında yaşayan Undeadler, Horde tarafında Lich King ile savaşmaktadır ancak bu birliğe de bağlılıkları yoktur.


Blood Elf: The Burning Crusade genişleme paketi ile tanıtılan bu ırk, ölüm şövalyesi Arthas ve onun ordusu Scourge tarafından istila edilmiş olan anavatanları Quel'Thalas'ı koruyarak Scourge'u yenmiş ırktır. Önceden "yüksek elfler" olarak bilinmelerine rağmen, sonradan istila sırasında kaybettiklerinin anısına adlarını "blood elf" olarak değiştirmişlerdir. (Kendi dillerinde Sin'dorei, yani kanın çocukları) Büyüde yetenekli olan bu ırk, Horde tarafından Scourge ile savaşına devam etmektedir.


Goblin: Cataclysm genişleme paketi ile gelen bu ırk, oyuncular tarafından yapılan büyük istekler üzerine oluşturulmuştur. Madencilikle uğraşan Kezan Trolleri, çıkardığı bazı madenleri ayinlerinde kullanıyorlardı. Ancak ansızın bazı troller daha kısa boylu ve kimyagerlikte usta olan Goblinlere dönüşmeye başladılar. Zamanla Goblinler çoğaldı ve Kezan'ı ele geçirerek anavatanları yaptılar. Son zamanlarda Alliance tarafından saldırıya uğrayan goblinler, eski dostları Horde tarafından koruma altına alınmıştır.
Sonradan taraf seçen sınıflar[değiştir | kaynağı değiştir]


Pandaren Mists of Pandaria genişleme paketi ile tanıtılan bu yeni ırk, genişletme paketi ile sunulan Pandaria kıtasının yerlileridir. Yeni oluşturulan Pandaren karakterleri başlangıç bölgesindeki tüm görevleri bitirdikten sonra Horde veya Alliance'tan birini seçmek zorundadırlar.


Death Knight:: Scourge ırkından gelen Death Knightlar(Ölüm Şövalyeleri) bir kısma kadar Lich King'in askerleridir. Lich King'in hükmü durumundayken amaçları Alliance'ın masum köylerindeki insanları öldürmektir (Havenshire vb.).Belli bir süre sonrasında Lich Kinge ayaklanma başlatırlar ve ilk başta Horde seçmişseniz Horde'a Alliance'ı seçmişseniz Allianceye katılırlar.Bu ırk Wrath of the Lich King güncellemesiyle birlikte gelmiştir.


Buda wow'daki pvp'lere örnek olması amacıyla youtube videosu;

Buradada bi raid'den görüntüler;


Knight online incelemesi

Merhaba arkadaşlar bu başlıkta knight online isimli mmorpg oyununu inceleyeceğiz.



Bilindiği gibi 2000'li yıllardan beridir bir çok el değiştiren bu oyun gençlerimizi tabiri caiz'se rehin almıştır.Bağımlılık etkisi yaratan ve oynaması kişiden kişiye değişir fakat benim görüşüm gayet keyifli bu oyun belki de son zamanlarını yaşıyor.

Aslında hala oynayan fazla sayıda player var fakat 2000'li yıllarla kıyaslanamaz derecede az.

Oyunda seçebileceğimiz 2 ırk bulunmaktadır.

Human-Karus

2'ırk ta da class'lar aynıdır.Irk sadeece tarafınızı belirtir aynı zamanda tipinizi.

Classlar;

Mage;Bilindiği gibi doğaüstü güçlerini kullanarak karşı tarafa saldırır.
Rogue/Assasin(assasian);Çok seri attack'larıyla ve criticleri ile bilinen 2 bıçaklı karakter.
Warrior;Hem tank olarak hemde saldırı gücüyle ön plânda'dır.Devasa kılıç ve baltalar kullanır.
Priest;Her oyunda olduğu gibi tank'tır ve buffer tipindedir.Ayrıca debuffer özellikleride mevcuttur.
Kurian;Özelliklerini tam olarak kavrayamasamda bir nevi deathknight'vari bir şeydir.
Warrior/Debuffer/healer karışımı bir karakter.Pek ilgi görmedi.
Rogue/Archery;Yay ile kuşanıp robin hood'u canlandıran oynaması ve pvpsi zevkli bi karakter :)

Oyunda 3 önemli harita vardır.

Maradon ( Ortak şehir )
Lüferson castle ( Karus ırkının toplanma merkezi )
El morad castle ( Human ırkının toplanma merkezi )

Oyun için bi pk movie örneği;


Oyundaki temel amaç;

Gerekli seviyelere geldikten sonra, savaşlara katılarak ödüller kazanmak.Belki savaş komutanı olmaya çalışmak, belki pvp den zevk almak. Amaç tamamı ile size kalmış.
Pvp arenalar , Gündelik toplu aksiyonu yaşayabilmeniz adına oyunda Ardream&RonarklandBase&ColonyZone bulunmaktadır.
Bu alanlarda party kurup arkadaşlarınızı toplayarak karşı güçlere birlikte saldırabilir birbirinizi savunabilirsiniz.
Tabii ki herşey savaş değil, maradon da pazar ve ticaret yaparak servetinizi büyütebilir oyunun en zenginlerinden olabilirsiniz.
Ne kadar para, o kadar güç her zaman olduğu gibi..

Oyunda real para ile alınabilinen eklenti premiumlar/pot/kıyafet vesaire bulunmaktadır.
Açıkcası eskiden free to play olan bu oyun şuan sadece söz'de free to play'dir.

Makale'yi 2003 senesinde yazmış olsaydım oyunu önerirdim fakat,

Sene olmuş 2015 ko'da ne? (:

25 Mart 2015 Çarşamba

Silkroad Online incelemesi



Silkroad online;

Joymax firması tarafından geliştirilen ve bir çok serveri bulunan bir tür çok oyunculu mmorpg oyunudur.

Çinli ve avrupalı olarak 2 ırk belirlenmiş olan bu oyunda, bir çok class bulunmaktadır.
Her classa göre ve sizin oyun stilinize göre belirlenmiş kıyafetler ve silahlar bulunur.
Silahlara + basmak ve stat basmak gibi extra özellikler mevcuttur.

20'nci level e ulaştıktan sonra, oyunun adındanda esinlenildiği gibi İpek yolunda,
ya trader olup mal taşıyacak, 
ya hunter olup trader'leri koruyacak
yada thief olup hunter'ları ölürüp trader'ların mallarına el koyacaksınız.

Haritalar'ı;
Jangan,Downhang,Hotan,Samarkand,Constantinople gibi şehir merkezleri bulunur.

Buradada oyunun içinden bir pvp videosu;



Oyun biraz eskide de kalsa hala çok tad aldığım ve zevkli bir oyun'dur.
Yeni başlamayı düşünenler çeşitli forum sitelerinden her türlü rehbere erişebilirler.
Yararımız dokunduysa ne mutlu :)

Son olarak-

Sistem gereksinimleri;

İstenilen en düşük konfigürasyon:
Pentium 4 2.4GHz ya da yükseği işlemci
512MB RAM
3D speed over GeForce2 veya ATI 9000 ekran kartı
DirectX 9.0c uyumlu ses kartı
4GB boş alana sahip harddisk
Windows 2000, XP, Vista, Windows 7 işletim sistemi,Windows 8

İstenilen konfigürasyon:
Dual Core 2.13GHz ya da yükseği işlemci
1GB RAM
GeForce 8600gt or HD3650 ekran kartı
DirectX 9.0c uyumlu ses kartı
4GB boş alana sahip harddisk
Windows 2000, XP, Vista, Windows 7 işletim sistemi,Windows 8

Toplama bilgisayar ile ilgili önemli noktalar



Bilgisayar toplarken dikkat etmemiz gereken altın kurallar;


1. Kullanım amacımızı net olarak belirlemeliyiz.


Örneğin, Render alma gibi işlemler için kullanacak isek bu bilgisayarı, birazda oyun oynarım diyipte sistemin DNA'sıyla oynamamak gereklidir.


2.Eldeki bütçenin düzgün dağılımı;


Öncelikle ürünler hakkında bilgi sahibi olmalısınız.Değilseniz bir arkadaşınız veyahut tanıdıklarınızdan yardım almanız gerekmektedir.


3.İmaj,marka,fanboyluk yapmamamalıyız.


Her reklam oyununa gelmeyiniz.

Misal 'Asus dünyanın en iyi anakart üreticisidir'


Bu reklam cümlesini gördükten sonra, AA anakartım kesinlike asus olmalı dememeliyiz. Çünkü herkez kendi malını över.


4.Araştırmacı ruh,


3-5-7 Ay sonra bilgisayar mı alacaksınız?

Hangi ürün ne zaman çıkıyor, driver desteği nasıl, Hatalı ürün varmı, garanti kapsamı ve garanti prosedürleri, Firmanın yaklaşımı ve iyimserliği hakkında her ürün için ayrı ayrı bilgi edinin.

Bunlar hep geleceğe yatırımdır.


5.Eldeki bütçe dağılımı;


Elinizdeki bütçeyi kullanım amacına uygun olarak değerlendirin.

300 liralık işlemcinin yanında 1000 tl lik bir anakart almayın mesela.


Şimdilik bu kadar aklıma geldikçe güncellerim arkadaşlar.


Okuyup yazıma değer verdiğiniz için teşekkür ederim.


Eğer sistem önerisi isteriseniz yorum ile belirtirseniz, Bütçenize uygun bir sistem tertip edip yayınlamaktan mutluluk duyarım.

Phoenix hazır bilgisayar firması



Arkadaşlar öncelikle merhaba


Herzaman sizlere, hazır bilgisayar almanın insanı çok fazla zarar'a uğrattığından bahsederiz.Örneğin casper,exper,asus gibi firmaların çoğu hazır sistemini almak kısacası ahmaklık'tır. Çünkü kasaya müdahele edemediğimiz gibi içinde hangi markanın hangi ürünü olduğunu öğrenemeyiz ve O para'ya kurabileceğimiz sistemin çok altında bir sistem satın almış oluruz.Çoğu zaman 500-600'tl gibi miktarlarda marka parası vermiş oluruz.



Fakat bugün inceleyeceğimiz;


www.phoenix.com.tr web sitesine sahip olan hazır bilgisayar toplayan türk firmasının ürünleri.



Bilgisayardan anlamayan,toplama işniden korkan ve hazır sistem almak isteyenlerin imdadına yetişiyor.Çünkü firmanın hazırladığı sistemler talep ettiği para çok makûl fiyatlar.Kendimiz toplasak belki 100-200 TL kâr edeceğiz.Fakat herkez kendi başına bilgisayar toplayamadığı için bu firma bu kişilerin imdadına koşuyor.


Firmanın en ucuz ürünü olan oblivion modelinin teknik özellikleri ve fiyatı bu ürünün gayet alınabilir bir fiyata satıldığını gösteriyor.


Overclock özelliği olmayan bir işlemci için h75 gibi bi sıvı soğutmaya ihtiyaç olmasada,H75'in sisteme dahil olmasında hiç bir sakınca bulmuyorum.En azından bilgisayarınız sessiz ve serin kafanız ise rahat olur.


Sistemi inceleyelim;

OBLIVION


Intel Core i5-4690 3.5GHz İşlemci
MSI B85M Gaming Military Class Anakart
G-Skill Ripjaws 8GB (2X4) 1600MHz CL9 RAM
Gainward GTX 970 GDDR5 4GB Ekran Kartı
Samsung 850 EVO 120GB 540MB Okuma / 520MB Yazma SSD
Seagate Barracuda 1 TB 7200RPM Harddisk
Fractal-Design Integra R2 80+ Bronz 650W Güç Kaynağı
Corsair H75 Sıvı Soğutma
Fractal-Design Define Mini Kasa
Güç Kaynağı Makaron Kablolama


FİYAT= K.D.V DAHİL 3.499 TL


Bilgisayarın özelliklerine bakıldığında kabaca bi tahmin yaparsak(kendimiz toplamaya kalksak);


4690=700 TL


Anakart=350TL


Ram=260 TL


Harddisk=175TL


SSD=250 TL


Ekrankartı=1200TL


Sıvı soğutma=300TL


Toplam;3235 TL.


Kasa+power+kasayıtoplama için =3500 liradan elimize geriye 265 TL gibi bir miktar kalıyor.


Normalde kasa+powersupply için zaten 260-350 TL gibi bir miktar ödememiz gerekiyor.


Fakat ilgili firma, Montaj,kargo ve geri kalan herşeyi sizin için hallediyor.


Benim fikrim gayet alınabilir bir ürün.


www.phoenix.com.tr


İsmi geçen firmaya başarılar diler, bizlere aynı kalitede ürün sunmalarının devamını temenni ederiz. iyi günler!dİsi

Mount&Blade incelemesi



Mount & Blade ismini duyduğumda ister istemez gülümsüyorum. Oyunla ilgili bir haber çıktığında yabancı kaynaklarda oyuncuların deliler gibi sevinmesini görüp, ben de seviniyorum. Olay belki de o ünlü karikatürde olduğu gibi 'bizde yaşanan bir olayın yurt dışındaki yankıları' ayarındadır, kim bilir.




Warband piyasaya sunulup, büyük başarı elde etmesinin üzerinden çok uzun bir zaman geçti ama o ikinci eklediğim başarı kısmı, DLC'ler ve eklenen sürüsüne bereket içerik sayesinde sürekli yineleniyor. Napoleon DLC'sinin tüketilmesinin ardından oyuncular yeni gelecek içeriğe gözlerini dikmiş bekliyorlardı. İşte bu beklentinin cevabı Viking Conquest oldu.




Viking Conquest, çok sevilen Bryntenwalda modunun yapımcıları tarafından geliştirildi. Zaten içeriğin genişliği (DLC'lerin az içerik çok para anlamına geldiği günümüzde) ve detayları, Warband değil, bambaşka bir oyunu oynadığınız hissiyatını veriyor.


Britanya'nın karanlık çağının anlatıldığı bir oyunda 21 krallığa ve 6 farklı kültüre yer verilmesi, yapımcıların nasıl bir emek harcadığının en büyük kanıtı niteliğinde. Bir Mount & Blade klasiği olarak tarihi kişiliklere de geniş yer bulmuş. Viking efsaneleri Ivar ve Sigurd Ragnarsson'dan tutun, Norveç tahtında oturan I. Harald gibi kişilikler oyunda bizi bekliyorlar. Ben burada 3 tanesini söyledim ama Viking Conquest'te 200'ün üzerinde tarihi karakter var ve inanın bu korkunç bir rakam.




Oyunun tek kişilik kısmı iki farklı modu kapsıyor, senaryo modu ve sandbox. İtiraf temeliyim ki Britanya, Norveç ve Danimarka'yı kapsayan devasa bir haritamız var ve oyunun keyfi kesinlikle sandbox moduyla çıkıyor. Kendi karakterimi hazırlayıp, 15-16 kişiye emir verdiğim ufak bir ordu kurmak ve işlerin giderek ilginçleştiğini, diğer devletlerle olan politik ilişkilerin dallanıp budaklandığını deneyimlemek oldukça keyifli.




Konumuz Vikingler olunca, vaktimizin büyük bir kısmı da elbette denizlerle geçiyor. Hava koşullarının da işin içine girdiği deniz savaşları oldukça detaylı hazırlanmış. O son taarruzu yapıp, zafere ulaştığınızda, oyunların olmazsa olmazı başarı hissini sonuna kadar yaşıyorsunuz. Snekkja, Knorr, Karvi gibi tarihi gerçekliği olan gemileri inşa edebilirsiniz. İsterseniz tamamen kendimize özel bir gemi de yapabiliyoruz.




Tüm bu yeniliklerin üzerine, birde hayatta kalma öğeleri eklenince, Viking Conquest'in tadına doyum olmuyor. Kamp sistemi, yiyecek sıkıntısı derken kendimizi iyice savaşın içinde buluyoruz.




Elbette herkesin asıl merakla beklediği çoklu oyunculu kısımsa iki adet yeni modu beraberinde getiriyor. Vikingler, Galyalılar (İrlanda), Piktler ve Saksonlar seçilebilir ırklar olarak göze çarpıyor. Haritalarımız her zaman olduğu gibi yine devasa, yine detaylı. Yeni modlar Coastal Assault ve Warlord bizi hem deniz savaşlarının hem de kara savaşlarının ortasına bırakıyor. 300 kişiden fazlasına destek sunan çoklu oyuncu modu her zaman olduğu gibi Mount & Blade'in en iddialı kısmı olmuş. O savaşın cümbüşü, kaosu derken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz bile.


Eksikleri yok mu? Elbette var. Öncelikle her ne kadar ufak düzeltmeler sağlasa da, oyunun motoru hayli eskimiş durumda. Su efektleri, yansımalar harika görünüyor ama çok büyük umutlar beslemeyin. Daha önce nasılsa, öyle bir oyun var karşınızda. Mount & Blade: Warband, Viking Conquest DLC'sinde müzikler, önceki oyunlar ve ek içeriklere göre hayli zayıf kalmış.




Sonuçta karşımızda gerçekten son derece detaylı ve hakkını veren bir DLC paketi var. Warband'in ömrünü bir nebze (bayağı bir nebze) daha uzatacak Viking Conqest'i 22.49 TL' sına Steam üzerinden satın alabilirsiniz.